19 Kasım 2022 Cumartesi

BEYAZ YAKALI

 Bugün; kelimeleri süslemeden , en yalın haliyle dile getirmek istiyorum duygularımı. Beş yıldır her gün yaptığım bir iş… Yetmeyen mesai saatlerini gecelere taşıdığım, bitmeyen insani sorunlarını ömrüme kattığım. Yemeğimin gelmesini beklediğim bir öğle molasında başımı kaldırıp etrafı yokluyorum. Öğle yemeğine koşa koşa gelen beyaz yakalılar. Topuklu ayakkabılar, güzel giysiler, birkaç dedikodu, şişirilmiş egolar, görünmez boşluklar benlik ile doldurulmuş, yemekten sonra hızlıca içilen bir bardak çay, arka arkaya yakılan sigaralar, geç kaldık telaşı, nefes almadan apar topar kalkılan masalar… Ve evet dönülen bir kürkçü dükkanı. Ve evet kişisel ihtiyaçların giderilmeye çalışıldığı, tereddütsüz ifade edebileceğim yaşanmamış bir saat. Hayatın çöpe atılan saatler yığınına büründüğü, gerek sistemin gerekse insanların yarattığı akıl almaz bir düzen. Ve beş senedir tüm bunları gözlemlemiyormuşcasına yadırgayan bir ben. Çemberin sırında olan biteni izlemek bu. Henüz çemberin içindeyim lakin sınırında, beni dışarı itecek bir yeli bekliyormuşcasına… Nasıl bir yeli beklediğimi inanın ben de bilmiyorum, tahayyül edemiyorum. Fakat benim de bildiğim bir şeyler var ki o yel uzaklardan değil varlığımın kalbinden esecek.  Kim bilir, belki de bir yaprağı bile yerinden oynatamayacak bir yel beni köklerimden söküverir.

YENİ HAYAT

Yeni evde ilk gün… Penceremi sonuna kadar açtım, göğü doldurdum odama, her bir yıldıza ayrı bir dileğimi emanet ettim. En güzel dualarımı bu...